22/09/2025
Bir zamanlar stratejik öneme sahip Pirene Dağları’nda yer alan etkileyici bir tren istasyonu yıkılmaktan kurtarıldı. Sika, bu koruma altındaki yapının yeniden işlevlendirilmesi ve bir geçiş noktasından yaşayan bir destinasyona dönüşmesi sürecinde uzmanlara destek oldu.
CANFRANC İSTASYONU'NUN TARİHÇESİ
Canfranc İstasyonu’nun inşasına 1921 yılında, uzun zamandır hayali kurulan bir proje kapsamında başlandı: İspanya ile Fransa’yı, aralarındaki en yüksek dağ zirveleri üzerinden birbirine bağlayan önemli bir ulaşım merkezi yaratmak. 1.195 metre rakımda inşa edilen bu görkemli ve etkileyici kompleks, yangın, iç savaş ve Avrupa’daki savaşlara rağmen ayakta kaldı. Ancak 1970 yılında, Fransa’daki bir köprünün çökmesi üzerine istasyon kapatıldı. Fakat Canfranc İstasyonu, her zaman daha büyük bir amaç için var olmuştu.
Zorlu Bir Görev
Avrupa’nın en tarihi tren istasyonlarından birini, yapısal ve mimari bütünlüğünü koruyarak lüks bir otele dönüştürme amacı ile yola çıkıldı. Mimar ve proje yöneticisi José Miguel Sancho Marco, üstlendikleri görevin büyüklüğünü şöyle anlatıyor: “Binanın temelinde ve beton cephelerinde ciddi yapısal problemler vardı. Paslanmış ve korozyona uğramış metal elemanlar analiz edilip onarılmalıydı, çünkü bu durum betonlarda çatlamalara neden olmuştu. Ayrıca drenaj sistemindeki zamanla yapılan değişiklikler, su sızıntılarına ve zemin istikrarsızlığına yol açmış,birçok kolon zarar görmüştü.”
“Dağların Titanik’i” olarak da bilinen Canfranc İstasyonu’nun iki özelliği özellikle dikkat çekiyordu. Kubbeli ve simetrik yapısı ile Avrupa’nın en büyük ikinci tren istasyonu olan yapı, neredeyse çeyrek kilometre uzunluğundaydı. Ayrıca, geleneksel taş işçiliği yerine cephede ve iç kolonlarda betonarme tercih edilmişti. Yatay ve dikey elemanlardaki çelik donatılar, çeşitli gerilmelere karşı dayanıklılık sağlayarak yapının daha fazla bozulmasını önlemişti.
Binanın koruma altındaki kültürel varlık statüsü, hem iç hem dış yapısal ve mimari bütünlüğünün korunmasını zorunlu kılıyordu.
İklim Koşullarıyla Mücadele
Sika Altyapı Ürün Mühendisi Borja Jiménez Salado’nun aktardığına göre, iklim ve coğrafi konumu kararları şekillendirmişti: “Canfranc, gün içinde sadece birkaç saat güneş alan dar bir vadide yer alıyor. Bu nedenle kışın don olayları ve zorlu hava koşulları binanın bozulmasını hızlandırabiliyordu. Bu durum, zorlu çevre şartlarında da iyi performans gösterebilen ve kışın da gerektiğinde özel tekniklerle uygulanabilen yenilikçi çözümler sunmayızorunlu kıldı.”
Sika’nın teknik uzmanları, yapının hava geçirmez ve ısı yalıtımlı hale getirilerek yeni enerji verimliliği standartlarına uygun olmasını sağlamak amacıyla proje ortaklarıyla yakın çalıştı.
Sika sistemlerinin tanınmış uygulayıcısı AINUR Trabajos Verticales başından itibaren projede yer aldı. Uzman Sergio García Domínguez, dönüşüm sürecinde kullanılan yöntemleri şöyle aktarıyor: Kiriş gibi kilit elemanları karbon fiber, reçineler ve diğer kanıtlanmış çözümlerle güçlendirdik. İleride oluşabilecek korozyonlara karşı özel kaplamalar ve su itici malzemeler kullandık. Aynı zamanda istasyonu orijinal renkleriyle yenilerken hava koşullarını da dikkate aldık. “
Yılların yıpranmışlığını ortadan kaldırmak için önce yüksek basınçlı yıkama yöntemleriyle temizlik yapıldı, ardından derzlerde titiz bir onarım süreci başladı. “Beton tamiri, su yalıtımı ve dayanıklılık sağlamak için beş farklı yüksek performanslı harç uygulandı. Bazıları aynı zamanda girintileri ve bacaları yenilemek için kullanıldı. “
"Bu terk edilmiş bina aslında hasar görmüş bir cephe, bir çatı ve iç iskeletten ibaretti. Her şeyin yenilenmesi gerekiyordu. " José Miguel Sancho Marco, Mimar ve Proje Yöneticisi
Her Detay Önemli
Kültürel varlık statüsündeki yapının korunmasıyla ilgili yasal düzenlemeler, restorasyon sürecini iklim kadar etkiledi. Yapılacak her değişiklik, koruma, sağlamlaştırma ve iyileştirme amacıyla olmalıydı. Binanın karakteri değiştirilemezdi. Hem ilk tasarımlar hem de süreçteki tüm değişiklikler bölgesel yönetim ve ilgili kurumlarca onaylanmakzorundaydı.
Estudio Métodos de la Restauración Direktörü Mercé Ortí Ballester süreci şöyle açıklıyor: “Bir tarihi binayı restore ederken, binanın tarihî karakterini korumanız gerekir; aynı zamanda yaptıklarınızın geri alınabilir ve binanın değerlerine saygılı olması önemlidir. Bu projede cephelerdeki bozulmalara rağmen herhangi bir değişiklik yapmamıza izin verilmedi. Her ayrıntı, her doku orijinaline sadık kalmak zorundaydı.”
İlk adım olarak, cephe katmanları ve iç yüzey renklerini analiz etmek için spektrometri, taramalı elektron mikroskobu ve kromatografi gibi ileri düzey teknikler kullanıldı. Daha sonra ekip, projelerini titizlikle ilerletebilmek için gerekli onayları aldı.“ Yüzlerce ankraj, harç ve reçine enjeksiyonu gerekiyordu. Yapının hem yapısal hem estetik bütünlüğünü sağlamak için yapılan işler neredeyse cerrahi bir hassasiyet gerektiriyordu.”
İç mekanlar, bugünün otel misafirlerine hitap edecek şekilde yeniden düzenlenmiş olsa da istasyonun tarihi dokusuna saygı gösterilerek tasarlandı.Bu büyük ölçekli restorasyonda kullanılan teknikler ve teknolojiler, yapının zorlu iklim koşullarına rağmen önümüzdeki 100 yıl boyunca ayakta kalmasına katkı sağlayacaktı.
Yeniden Doğuş
Beş yıldızlı Canfranc Estación, Barceló Hotel Group tarafından işletilmekte olup 2023 yılında kapılarını açtı. Yenilenen dış cephesi ilk halinden tamamen farklı görünse de aslında aslını koruyor. Her saçak, alınlık ve yüzey parıldıyor. Binanın 365 penceresi ışık saçıyor. Dışarıda sabit duran tren vagonları artık restoranlara ev sahipliği yapıyor, bunlardan biri Michelin yıldızına sahip. Eskiden sadece geçiş yapılan geniş ana salon ise artık keyifle vakit geçirilebilecek davetkar bir alana dönüştürüldü.
Bu kamu-özel sektör iş birliği ile gerçekleşen başarı, bugün inşa edilmesi mümkün olmayan ama kültürel değeri yüksek diğer yapıların da hayata kazandırılması açısından umut verici. Yeni otelin müdür yardımcısı David Muñoz da aynı fikirde.
"Hem yerel halk hem de otel misafirleri istasyonun restore edilmesini büyük bir coşkuyla karşıladı. Bu titizlikle yürütülen yenileme çalışması, Canfranc’a duyulan hayranlığı – tıpkı yapının kendisi gibi – sürdürüyor."